21 Ocak 2013 Pazartesi
Mücevherler, bu dönemde hem dekoratif amaca hizmet
ediyor, hem de çoğunlukla kadının ve ailesinin toplum içindeki yerini
belirleyip, evli, bekâr veya dul olduğunu gösteriyordu. Bir kadının
taktıklarına bakarak kolaylıkla toplumsal statüsü anlaşılabilirdi.
Saray dışında, çoğu kez kadının hayatı boyunca
düğün, nişan, doğum gibi vesilelerle hediye olarak edindiği mücevherler yaşam
için bir maddi bir garanti olarak görülüyor ve sıkıntılı dönemlerde elden
çıkarılıyordu. Aslına bakarsanız Türk toplumunun geniş bir kesiminde bu
yaklaşım halen geçerliliğini koruyor.
Osmanlı’da hayatın her
alanında gördüğümüz mücevher, günümüzde de hayatımızın (özellikle de biz
kadınların) önemli bir parçası. Deneyimli bir ustanın elinden çıkmış bir
mücevher hangi maddi değerde olursa olsun göz zevkimizi geliştirir, bizi daha
iyi belki daha güzel hissettirir.
20 Ocak 2013 Pazar
Çeşitli vesilelerle seferler sırasında veya doğu
ülkeleriyle yapılan ticaret neticesinde elde edilen taşlar saraydaki bu mekanda
özenle işlenir ve her biri birbirinden kıymetli mücevherler ortaya çıkardı.
Günümüzde bütün gelişmiş imkanlara rağmen o dönemde yapılan parçaların
ustalıklarını ve inceliklerini yakalamak çok zor.
Osmanlı takıları arasında alışageldiğimiz parçalar
dışında sorguç, istefan (hotoz), saç bağı, gerdanlık, iğne, çelenk, küpe,
bilezik, yüzük, zingir, mühür, halhal, pazubent, düğme, çaprast, zincir, saat,
köstek, kemer, kemer tokası da vardı.
Kur'an kabı, kılıç, hançer, bıçak, gürz, tüfek,
tesbih, bardak, matara, kase, şerbetlik, maşrapa, zarf, kutu, sandık, rahle,
şamdan, kaşık, nargile, yazı takımı, yelpaze, ayna, tarak, askı, kamçı, sadak,
Kabe hediyeleri gibi küçük boyutlu eşyalarda ve saraya ait taht, beşik, örtü,
kaftan, zırh, pabuç, çizme, at koşum takımı gibi büyük boyutlu eşyalarda da
mücevhere sıkça rastlanırdı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)